İSTANBUL – “Kapıcılar Kralı” ve “Selvi Boylum Al Yazmalım” gibi birçok filmin yapımcılığıyla tanınan Arif Keskiner, 86 yaşında hayatını kaybetti. Keskiner için dün Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda tören düzenlendi.
Törenin ardından Keskiner’in cenazesi, cenaze namazının kılınacağı Teşvikiye Camisi’ne götürüldü. Arif Keskiner’in cenazesi Demirciköy Mezarlığı’nda defnedildi.
Yönetmen ve gazeteci Nebil Özgentürk, 40 yıldır dostu olan Arif Keskiner’i anlattı. Keskiner’in çok dost biriktiren bir insan olduğunu belirten Özgentürk, “Ben onun kadar dost canlısı, dost biriktiren bir insan hayatımda hala görmedim” dedi.
‘YAŞAR KEMAL, KARACAOĞLAN, YILMAZ GÜNEY’DEN ETKİLENEREK ÇOK DEĞERLİ BİR HAYAT SÜRDÜRDÜ’
Özgentürk, “Arif Keskiner beni 40 yıllık dostum. Benim dostum olmasının yanı sıra bu ülkede sinema, edebiyat veya sahnede olan pek çok insanın da dostu gerçekten. Ben onun kadar dostu olan bir insan hatırlamıyorum. Çok dost biriktiren, insan biriktiren bir insandı. Bir sanat insanıydı. Arif Abi, Adanalı. Adanalıların o sanatçı dünyasının hepsinden Yaşar Kemal’den, Orhan Kemal’den, Karacaoğlan’dan, kendi yaşıtı olan Yılmaz Güney’den de etkilenerek çok değerli bir hayat çizgisi sürdürdü” ifadelerini kullandı.
Özgentürk, Arif Keskiner’in Yaşar Kemal’in Çukurova’sından nasıl etkilendiğini “Burada şöyle bir özet yapabilecek olursak, bir aşiret reisinin, Türkmen aşiretinden birinin torunu. Yani özel bir bölge Osmaniye, Adananın Osmaniye’si. Orada yetişmiş O koşullarda, Türkmen kültürünün içinde büyümüş ki Yaşar Kemal’in de tam hemşerisi yani. Biz Adanalıyız ama Yaşar Kemal ile Arif Keskiner gerçek anlamda Hemite, Osmaniye bölgesinin çocukları. O yüzden bunu özellikle söylüyorum, Yaşar Kemal’in Hemite’sinden, Çukurova’sından çok daha etkilenmiş bir insan Arif abi” sözleriyle anlattı.
‘İSTANBUL’DA BÜTÜN ENTELEKTÜEL HAYATIN NABZINI TUTAN BİR İNSAN’
Keskiner’in en büyük özelliğinin dost biriktirmesi olduğunu belirten Özgentürk, “İstanbul’a giriyor, okuyor ve o sırada artık Yaşar Kemal’in de itişiyle bütün bu ülkenin edebiyat, sanat alemine giriyor ve tanışıyor. Aklınıza gelen pek çok işi de yapıyor; gazetecilik, fotoroman yönetmenliği, sonraki yıllarda bazı filmlerin yönetmenliği, senaryo, yapımcılık ama en büyük özelliği dost biriktirmesi. Bütün bu yıllar boyunca, yani 60’ların başından itibaren diye özetlersek, 23-24 yaşından itibaren gerçekten İstanbul’da bütün entelektüel hayatın nabzını tutan bir insan. Böyle insanlar az bulunur. Niye az bulunur? Herkesle ahbap. O yılların Müzeyyen Senar’ı da Arif Keskiner’in barında, o yılların Muazzez Abacısı da, Barış Manço’su da, Yaşar Kemal’i de, Aziz Nesin’i de. Ben onun kadar dost canlısı, dost biriktiren bir insan hayatımda hala görmedim” diye konuştu.
‘ÇİÇEK BAR’DA TÜRKİYE’NİN ENTELEKTÜEL VE SANAT KÜLTÜR HAYATI TARTIŞILIYORDU’
Çiçek Bar’ı da anlatan Özgentürk, şu ifadeleri kullandı:
“Pek çok filmin yapımcısı olduktan sonra Çiçek Film diye kurduğu şirketini bir lokal yapıyor. Sinema Sevenler Lokali. O lokalin adı daha sonra Çiçek Bar olarak değişiyor. Bütün Türkiye’nin entelektüel sanatçı, yazar, çizer, medyacı, gazeteci veya işte şarkıcılarının geldiği mekan haline getiriyor orayı. Çünkü orada Türkiye’nin entelektüel ve sanat kültür hayatı tartışılıyor. Geçmiş tarih tartışılıyor. O lokali sadece bir bar olarak değerlendirmemek gerekiyor. Orası gerçekten insanların yan yana gelip üretim yaptığı, senaryo konuştuğu, film konuştuğu, müzik konuştuğu bir mekan haline geliyor. 1984’ten
yaklaşık 2012 yılına kadar. Arif Abi’nin en büyük şansı hakikaten bu insanlarla güzel geçinmesi, güzel işler kurması, hatta insanları barıştırması.”
”MADEN’ FİLMİNİN BÜTÜN YÜRÜTÜCÜLÜĞÜNÜ ARİF KESKİNER YAPTI’
Arif Keskiner’in sinemaya büyük emek veren biri olduğunu da anlatan Özgentürk, şöyle değerlendirdi:
“Bu arada tabii ki Arif Abi’nin çok önemli filmlerdeki özelliğini hatırlatmak gerekiyor. Herkes de bilmez çünkü yapımcılar fazla tanınmaz. Arif Abi de o anlamda şanssız bir insandır. Mesela ‘Maden’ filminin bütün yürütücülüğünü Arif Keskiner yapmıştır. Üç dört ortağıyla. Cüneyt Arkın’ı, Tarık Akan’ı birleştirip ve yapımcılarını da devreye katıp, diğer yapımcı ortaklarını, Yavuz Özkan var tabii yönetmen. ‘Maden’ filminin bir anlamda ağır emekçilerinden biridir. Tabii yönetmeni Yavuz Özkan’ı alkışlamak gerekiyor. Çok değerli bir film olarak tarihe geçti.
Arkasından hemen o yıllarda yine ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ geliyor. Türk sinemasının bence bu günler kadar yapılmış en değerli filmlerinden biri sayılır. Onun senaryosunu Ali Özgentürk yazmıştır, abimdir ve yönetmeni Türkiye’nin en büyük yönetmenlerinden sayılan, Atıf Yılmaz’dır. O filmin yapımcısı da Arif Keskiner’dir. Hatta Osmaniye’deki Aslantaş Barajı’nda çekilmiştir. Arif Abi’nin mekan keşfi sırasında. ‘Piyano Piyano Bacaksız’ da var. Yani pek çok film var yapımcı olduğu. Yönettiği filmler de var. Yani kendisi sinemaya da büyük emek vermiş, çok değerli bir üstadımız.
‘OKULLARDA OKUTULMASI GEREKTİĞİNE İNANIYORUM’
Keskiner’in yazma yeteneğini fark ettiklerini de belirten Özgentürk, “Türkiye’nin entelektüel tarihinden tanıklıklar diye özetleyeceğimiz çok güzel kitapları oldu” dedi.
Özgentürk sözlerine şöyle devam etti:
“Arif Abi’nin son yıllarda da çok güzel yazma yeteneğini fark ettik. Çiçek diye başlayan, hayatını anılarını anlattığı, Türkiye’nin entelektüel tarihinden tanıklıklar diye özetleyeceğimiz çok güzel kitapları oldu. Ve burada hakikaten bunun kadar çok özel tanıklıklar anlatan başka bir insan tanımadım. Hıfzı Abi var, Hıfzı Topuz. Bir de Arif abi. Çünkü çok geniş bir çevresi olan insanlar bu tanıklıkları daha akıcı hale getiriyor ve genç kuşaklara, sonraki kuşaklara, Türkiye’nin sinema, sanat edebiyat dünyasından insanlarının güzel dünyalarını aktarıyor. Çok değerli kitaplar ileride değeri daha da anlaşılacaktır. Hatta kütüphanelere girmesi, okullarda okutulması gerektiğine inanıyorum. Yani, düşünebiliyor musunuz? Behçet Necatigil’den Yaşar Kemal’e, Aziz Nesin’den Hıfzı Topuz’a, Atilla İlhan’dan Nazım Hikmet’e… Nazım Hikmet, 1950 yılında bu ülkeyi terk etti ama Nazım’ı tanıyan insanların tanıklıklarına kadar her şey var Arif Abi’nin kitaplarında.”
‘ÇİÇEK GİBİ BİR ADAMI KAYBETTİK’
Özgentürk, sözlerini şöyle noktaladı:
“Öyle güzel bir insanı kaybettik ki. Son 3-5 yıldır çok hastaydı Arif abi. Özel hastalıkları vardı. Keşke ömrünü sürdürseydi de, bize daha çok tanıklıklarını anlatsaydı. Güzel ve değerli bir insandı. Dost canlısıydı, sevgi adamıydı. Kırmazdı kimseyi. Yardımlaşma adamıydı. Dayanışmacıydı. Hayata girip geçti Arif abi. Gördüğünüz gibi, ben öyle gördüm daha doğrusu.
Vefatının duyulmasından itibaren ne kadar çok seveninin olduğunu gördük. Bazı insanlar vefat ettiğinde daha çok anlaşılır sevgi rüzgarı da. Arif Abi’nin de öyle olduğunu anladım. Herkese dokunmuş çünkü. Her alanda bir dostu olmuş. İş dünyasından sanat ve siyaset dünyasına ve bizim gibi insanlara el atan yapısı da olmuş. Üzerimizde çok hakkı var Arif Keskiner’in. Benim abi yarısı saydığım bir insandır. Bizim yazı ve çizgi dünyasına, medya dünyasına, reklam dünyasına, sinema dünyasına, fotoroman dünyasına, edebiyat dünyasına, hatta siyasetle iş dünyasına dokunmuş, ruhuyla bütünleşmiş bir güzel adamı, çiçek gibi adamı kaybettik. Derler ya, üzerine güller yağsın.”